adscode
adscode

Yeşilçamın efsane yapımcısı Türker İnanoğlu anlattı Bir yıldız nasıl doğar

Lakabı Bay Sinema Bugüne kadar 60 dan fazla filmin yönetmenliğini sahibi olduğu Erler Film bünyesinde de yüzlercesinin yapımcılığını üstlendi

Türker İnanoğlu ile geçmişte yolculuğa çıktık; Yeşilçam’a ilk adım attığı günden onu en etkileyen olaylara, yıldızlaştırdığı ünlü isimlerden bugünün izleyici tercihlerine bir nevi Türkiye’nin seyir tarihine göz attık...

Önce kendi hikâyesiyle başlayalım… Türker İnanoğlu, 1936 senesinde Safranbolu’da Nazmiye Hanım ile tıp doktoru Hakkı Nevin Bey’in ilk çocuğu olarak dünyaya geliyor. Onu ikiz kardeşleri Sezer ile Berker izliyor. Ne yazık ki Sezer’i üç aylıkken kaybediyorlar. Çocukluğu ve ilk gençliği İstanbul-Safranbolu arasında mekik dokuyarak geçiyor. İnanoğlu, “İkinci Dünya Savaşı yılları…” diye anlatıyor: “Türkiye savaşa girmemişti ama savaşan ülkelerin kıyısındaydı. Öyle ki zaman zaman Alman uçakları semalarımızda uçar, İstanbul’u bombalar diye herkes endişelenirmiş. Özellikle de geceleri… Tüm İstanbul’da uçaklardan korunmak için karartma uygulanırmış. Babam tıp doktoruydu. İstanbul’da muayenehanesi vardı. Bizi güvende olmamız için Safranbolu’ya göndermiş. O hastalarını bırakamadığı için İstanbul’da kalmış. Biz bir süre Safranbolu’da kaldıktan sonra döndük; sahibi olduğumuz Kanlıca’daki yalımızda yaşamaya başladık. 88 yıllık ömrüm işte bu yalıda geçti.”

 
İLK FAVORİ FİLMİ: RÜZGÂR GİBİ GEÇTİ

En büyük merakı futbol ve sinema. Özellikle Amerikan filmlerini izlemeyi seviyor; Rüzgâr Gibi Geçti, İhtiras Tramvayı… Bu filmin ünlü yönetmeni Elia Kazan’la yıllar sonra sette karşılaşacaktı! Futbol hayatı 19 yaşında başına yediği bir tekmeyle son buluyor. Liseden sonra şimdi Marmara Üniversitesi olan Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü’ne giriyor. İnanoğlu, “Babam beni sık sık Taksim’e, İstiklal Caddesi’ndeki tiyatrolara, konserlere götürürdü. Gösterileri büyük bir zevkle izlerdim. Özellikle Ses Opereti, İstanbul Opereti binalarında sergilenen oyunlar bende unutulmaz izler bırakmıştır. Çocukluğumda da gençliğimde de güzel sanatların her dalına eğilimim vardı. Yükseköğrenim çağında en uygun seçim Tatbiki Güzel Sanatlar olacaktı” diye anlatıyor.
 
‘YOSMANIN KIZI’NA ASİSTAN OLUR

Derken bir gün… Sene 1957… İnanoğlu üniversite ikinci sınıftayken telefon çalıyor. Arayan Kanlıca’daki komşu yalının sahibi Kadri Cenani Bey… Türker Bey’den dinleyelim: “Kadri Bey zaman zaman oturduğu yalıyı çekim için filmcilere tahsis ediyordu. Yine böyle bir ekiple randevusu vardı ama yetişemeyeceğini, benden kendileriyle ilgilenmemi rica etti. Gelenler Ozon Film’in sahibi Necil Ozon ve yönetmen Nişan Hançer’di. Bizim bahçede ağırladım. Laf lafı açarken bana bir teklifte bulundular; Nişan Hançer, Halk Film’in sahibi Fuat Rutkay’a ‘Yosmanın Kızı’ adıyla bir film çekiyormuş. Ona asistan olmak ister miydim? Aklım yatar gibi oldu…”

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder