adscode
adscode

Köstebek

Savunma sanayisini yazmakla başladığımız süreç bizi başka yerlere değinmeye zorladı Sebebi aslında çok net: Savunma birbirinin içine girmiş entegre bir konu

1. 'Bazı konularda işin derinliğine inmek iyi değildir’ derler. Ne kadar derine inerseniz büyük resmi kaybetme riskiniz de artar. Bugün yazmaya çalışacağım konu da bunlardan biri. Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı bazı ana konuları anlamaya çalışamazsak bugün yaşadığımız sorunların birçoğuna ulaşmamız mümkün olmaz. Bu büyük resmi size bir röportaj üzerinden anlatmaya çalışacağım...

‘SOĞUK SAVAŞ’IN BEŞ İSMİ

2009 yılında Sabah gazetesinden Nur Batur, ‘Gladio’ konusunu soruşturmak üzere gittiği İtalya’da, eski Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga ile çok ilginç bir röportaj yaptı. Internet üzerinden bulursanız okumanızı tavsiye ederim. Ben size bu röportajdan bazı kesitler sunmaya çalışacağım. Bu kesitler büyük resmi daha rahat ortaya koymamızı sağlayacak. Francesso Cossiga röportajda, “2. Dünya Savaşı sonunda Soğuk Savaş’ın başladığı günlerdi. Özel bir programla Avrupa’dan 5 genç siyasetçi ABD’ye gitti. Aralarında tek bir kadın vardı. O da savaşın galiplerinden olan İngiltere’den Margaret Thatcher... Helmut Schmidt ve Helmut Kohl yenilip ikiye bölünen Almanya’dan geliyorlardı. Savaşın diğer galibi Fransa’dan Valery Giscard d’Estaing seçilmişti. Yenilen İtalya’dan seçilen hukukçu ise Francesca Cossiga’ydı.”

50 yıl sürecek Soğuk Savaş döneminde Avrupa’yı yönetecek olan beş genç lider, ilk kez ABD’nin liderlik programında tanıştılar... Ve beşi de Soğuk Savaş’ın kaderini çizdiler. Beşi de Sovyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasında rol oynayan güçlü liderler oldular.

‘CASUS’LAR ÜSSÜ

Bu açıklamada ismi geçenlerin seçimini büyük bir öngörü olarak mı tespit etmek lazım, yoksa derin bir yapının yol haritasının belirlenmesi olarak mı? Bu soruyu yalnızca bu yüzyılda sormamışlar. Bu soru dünya tarihi boyunca ‘güç hegemonyası kurmak isteyen bütün düzenler’ için sorulmuştur. Açıkçası bu soruya tam bir cevap verene rastladım diyemeyeceğim. Ama ben bulduğum cevabı sizlere yazının sonunda aktaracağım. Yazıyı hazırlarken bu konulara çok hâkim olan ve detayları bilen arkadaşlarla sohbet ettim. Onlardaki bilgiler ile kendi deneyimlerimi karşılaştırmaya çalıştım. Malumunuz bu detaylı yazının hazırlığı yaklaşık bir hafta sürüyor. Tekrara düşmeyeyim diye de son dönemde kimin ne yazdığını görmek adına bir arşiv taraması yaptım. Mahmut Övür, Sabah gazetesinde “Türkiye’de ne kadar casus var?” diye bir köşe yazısı yazmış. Yazısında da merhum Aytunç Altındal’ın, “Türkiye’de Ve Dünyada Casuslar” kitabında geçen İstanbul’la ilgili ilginç bir tespite yer vermiş: “İstanbul günümüzde de CIA’in en yoğun olarak faaliyet gösterdiği, en gizli ajanlık ve casusluk faaliyetlerini yönettiği bir kenttir. Avrupa’da en çok CIA ve FBI ajanı, İstanbul ve Türkiye’dedir. Yaklaşık 300-400 kişilik bir kadroya sahip olduğu, bunun Türkiye içinden devşirilmiş muhbir, ajitatör ve ajan provokatörlerle birlikte en az 4 bin kişiye ulaştığı tahmin edilmektedir.”

 

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder