adscode
adscode

Pers topraklarında adım adım

İran dünyanın en eski uygarlıklarından Perslere ev sahipliği yapmış gerek tarihiyle gerek edebiyatıyla derin bir kültür barındırıyor İrana ilk seyahatimi Türkiyede yaşayan İranlı yazar Shahzadeh

Kaşan’da tarihe yolculuk

Yaklaşık 9 gün süren keşif turumuz, Kaşan’da başladı. Kaşan, İran’ın antik şehirlerinden biri, inanılmaz güzellikte evlere sahip. Biz yolculuğumuzda o evlerden birinde mola verdik, ikram edilen şerbet eşliğinde keyifli bir tarih sohbeti yaptık.
Ülkedeki ilk fotoğraflarımızı da orada çektik.
Kaşan’dan sonra ikinci durağımız İsfahan oldu.

İran’ın Venedik’i: İsfahan

İsfahan, gizli kalmış bir İran harikası. Shahzadeh N. İgual burası için “İran’ın Venedik’i” diyor. Zerdüşt ve Sasani İmparatorluğu döneminin izlerini taşıyan şehri dolaşırken, bu tanımı sonunu kadar hak ettiğini gözlemledim ben de. Harika bir yapı olan, UNESCO’ya kayıtlı İsfahan Ulu Cami ya da Türkiye’deki adıyla Selçuklu Cami, şehrin merkezinde yer alan ve yine UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde bulunan Nakş-ı Cihan Meydanı ve Safevi mimarisinin en bilinen örneklerinden Şeyh Lütfullah Cami, İsfahan’daki duraklarımız arasındaydı. Pers toprakları kapalı çarşılar bakımından da zengin bir coğrafya.
İsfahan Kapalı Çarşı da yoğun ziyaretçi çeken yerlerden biri. İsfahan’da sadece camileri dolaşmadık, Ermeni Mahallesi’nde gezip Vank Katedrali’ne de gittik.
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın İsfahan’ı “Ölmeden önce görülmesi gereken 10 şehir” arasında sayması boşuna değil. Burası hemen her köşesiyle büyüleyici bir atmosfere sahip. Ancak böylesi etkileyici bir kentin hak ettiği değeri bulamaması üzücü. Bu fikrimi paylaştığım Shahzadeh N. İgual’ın yorumu şöyle oldu: “İsfahan, ambargo kurbanı olan İran’ın diğer güzel şehirleri kadar şanssız ve bahtsız maalesef. Doğu’nun Venedik’i olabilecekken hem ambargo nedeniyle hem de karalama kampanyalarının sonucu yalnız bırakılmış güzel şehirlerden biri...”

Şiraz’da Persepolis turu

İran’da gezdiğimiz üçüncü şehir, Zağros Dağları’na kurulu, bilinen tarihi 7 bin yıl öncesine kadar uzanan ve günümüze dek dokusunu korumayı başaran Şiraz’dı.
Bambaşka bir kültür mozaiğine sahip kentte fark ediyorsunuz ki, Zerdüştlük halen varlık gösteriyor. İranlı şairler Hâfız-ı Şirâzî ve Sadî-i Şîrâzî burada yaşadığı için “Şairler şehri” olarak da anılan Şiraz, İran’ın kültür başkenti.
Şiraz’a gitmişken, şehrin kuzeydoğusunda bulunan ve bölgeye bambaşka bir anlam katan Persepolis’i görmemek olmazdı tabii. M.Ö. 6. yüzyılda kurulan ve Pers İmparatorluğu’nun başkenti olan Persepolis, antik dünyadan günümüze uzanan bir kültür hazinesi.
UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesine aldığı Persepolis, İran turuna çıkacakların görmeden gelmemesi gereken bir yer. Shahzadeh N. İgual’ın Şiraz’da mutlaka görülmesi gereken yerler listesinde Persepolis’in yanı sıra Pers İmparatorluğu’nun kurucusu Büyük Cyrus’un mozolesi, Hafız’ın Bahçeleri, Sadi’nin Bahçeleri, büyüleyici renkleriyle Pembe Cami de yer alıyor.
Şiraz’da nerede ne yenir diyenlere önerilerim de şunlar:
Vekil Meydanı’ndaki ufak tefek kafeler içinde bulunan Joulep Cafe. Mekânın hem dünya hem de İran mutfağından sunduğu örnekler çok başarılıydı. Haft Kahn Restoran kompleksi de gidebileceğiniz yerlerden.
Ve tabii ki sokak yemeklerini de atlamak olmaz...

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder