Beslenme düzeninizde ve hayat tarzınızda büyük bir değişiklik yapmasanız bile, 50 yaşınıza ulaştığınızda kilolar vücudunuzu yavaşça sarabilir. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, belli bir yaştan sonra kilo vermek daha da zorlaşır. Bunun sebebi, yaşla birlikte yağ dokularındaki yağ asitlerinde düşüş yaşanması ve bu durumun vücudu kilo almaya müsait hale getirmesi. Yalnızca kadınlar söz konusu olduğunda ise menopoz dönemi süresince yaşanan hormonsal değişimler, beslenme düzeni ya da fiziksel aktivitedeki değişimlere bakılmaksızın kilo alma ihtimalini yükseltiyor.
O halde, 50 yaşına ulaştıktan sonra zayıf ve sağlıklı bir vücuda sahip olmak mümkün değil mi diyeceğiz? Gençlik pınarını keşfeden olmadığına göre henüz, 50 yaşını geçkin kişilerin hayatlarının bu döneminde sahip olmak istedikleri vücudu korumalarına yardımcı olacak birtakım besinsel ve hayat tarzı değişikliklerini bilmekte fayda var.
50 yaşından sonra fit bir vücuda sahip olmak ve daha sağlıklı beslenebilmek için ipuçlarımıza bir göz atın.
Öğün atlamayın
50'li yaşlarınızda kilo almaya başladıysanız eğer, düzenli bir beslenme rutininize bağlı kaldığınızdan ve öğüt atlamamaya özen gösterdiğinizden emin olmalısınız.
Journal of the Academy of Nutrition and Dietetics dergisinde yayınlanan bir çalışmanın sonuçlarına göre, öğün atlamak kilo vermede destekleyici görev görmüyor – özellikle de menopoz sonrası fazla kilolularda ve obez kadınlarda.
Kahvaltıyı atlamak özellikle endişe verici; çünkü eldeki veriler, günün ilk öğününü atlayan kişilerin, kahvaltı yapan kişilere kıyasla öğle ve akşam yemeklerinde daha fazla kalori aldıklarını gösteriyor.
Haftada iki kez düşük yağlı balık tüketin
Somon, ringa gibi yağlı balıkların yapısında bol miktarda anti-inflamatuar omega-3 yağlı asitler bulunur. Ayrıca kronik inflamasyon kilo artışına yol açabildiğinden, beslenme düzeninize dahil edeceğiniz balık, sağlıklı bir kiloda kalmanıza yardımcı olacaktır.
Öğünlerinize ve atıştırmalıklarınıza protein eklemesi yapın
Yemeklerinize ve atıştırmalıklarınıza protein takviyesi yaparak vücudunuzu zayıflama yönünde destekleyebilirsiniz. Protein içerikli gıdalar tokluk hissi yaratarak yemekten kısa bir süre sonra acıkmanızı engellerken aynı zamanda da ince vücut kütlesini desteklemeye yardımcı olur. Doğamız gereği yaş aldıkça kas kütlesi kaybı yaşadığımız için 50 yaşına bastığınızda yeterli miktarda protein tükettiğinizden emin olarak hem bu durumun önüne geçebilir hem de dinlenme halinde dahi kaloriye yakmaya devam edebilirsiniz.
Günlük beslenme düzeninize sebzeler ekleyin
Yaşı geçkin yetişkinlerde tavsiye edilen miktarlarda meyve ve sebze tüketiminin olmadığı görülüyor genelde – ki bu durum son derece endişe verici. Söz konusu kilo idaresi olduğunda ise yeterli düzeyde sebze yemek, sebzenin yapısındaki düşük kalori içeriği ve doğal lifler sayesinde kilo artışını engeller. Yani gün içinde çıtır bir havuç ya da taze bir salatalık atıştırarak kilonuzu kontrol altında tutabilirsiniz, özellikle de yaşınız ilerlediğinde ve aldığınız kalori miktarını düşürmeniz gerektiğinde.
Su ve maden suyu gibi düşük kalorili içecekleri tercih edin
Sıvılardan alınan kaloriler, dikkat edilmediği takdirde vücutta birikir ve kilo artışının en büyük yardımcılarından birine dönüşür. Şekerli içeceklerden tatlı çaylara, zayıf ve fit bir vücuda sahip olmak istiyorsanız eğer, içeceklerden kalori toplamak hiç de iyi bir fikir değil. Su, maden suyu ve tatlandırıcı içermeyen çaylara yönelmek ise hem vücudunuzun su kaybetmemesini sağlayacak hem de kilo kontrolünüzde yardımcınız olacaktır.
Daha çok baklagil tüketin
Nohut, fasulye, bezelye, yer fıstığı – yani baklagiller, antioksidan besin türlerindendir ve hem çok yönlü ve lezzetli olup hem de zengin lif kaynaklarıdırlar. Bolca baklagil tüketmek, yapılarındaki protein ve lif içeriği sayesinde tokluk hissinin uzun sürmesine yardımcı olur. American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre, diyet programlarının bir parçası olarak her gün bir porsiyon baklagil tüketen kişilerin kilo verme hedeflerine ulaştıkları görülüyor.
Akdeniz Diyeti uygulayın
Sanki Akdeniz manzaralı bir villada yaşıyormuşçasına yemek yemek, pek de fedakarlıktabulunmak gibi değil sanki. Zeytinyağı, kabuklu yemişler, sebze, meyve ve fasulye gibi besin türlerini odağına almak; işlenmiş gıdalardan, konsantre tatlılardan ve kızartılmış yiyeceklerden uzak durmak, Akdeniz Diyeti’nin başlıca özellikleri olarak sayılır. Canadian Medical Journal dergisinde yayınlanan bir çalışma kapsamında, yaşları en az 55 olan katılımcılarla yapılan bir değerlendirme sonucunda, zeytinyağı destekli bir Akdeniz diyeti uygulayan katılımcılarda, bu tür bir diyete bağlı olmayanlara kıyasla daha az abdominal obezite görüldüğü ortaya konmuş.
Gönder