adscode
adscode

Ne de olsa ana yüreği

Jessica oğlunun birkaç gün önce kaybolup yeniden ortaya çıkan köpekleri tarafından ısırıldıktan sonra sadece kanla beslendiğini fark eder

Jessica, oğlunun birkaç gün önce kaybolup yeniden ortaya çıkan köpekleri tarafından ısırıldıktan sonra sadece kanla beslendiğini fark eder. Ve yalnızca kendisinin bildiği bu sırla birlikte evladının hayata tutunması için kimi illegal yollara sapar. ‘Lanetli Kan’ vampir filmlerine de gönderme yapan ilginç bir deneyim.
Lanetli Kan (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ YILDIZ)

Yönetmen: Brad Anderson

Oyuncular: Michelle Monaghan, Skeet Ulrich, Finlay Wojtak-Hissong, Skylar Morgan Jones, June B. Wilde, Danika Frederick, Jennifer Rose Garcia, Sarah Constible, Onalee Ames, Candace Smith

ABD yapımı

Sorunlu bir sürecin ardından eşinden ayrılan hemşire Jessica iki çocuğuyla ailesinden kalan çiftlik evine yerleşir. Eski bir uyuşturucu bağımlısıdır ve yeni bir gelecek arama peşindedir. Zor zamanlarında kendisini bakıcıyla aldatan ve sonradan onunla evlenen eski kocası Patrick bir araya geldiklerinde sürekli geçmişteki hesapları açıyordur. Kızı Tyler ve oğlu Owen ise ‘medeniyet’ten uzaklaşıp çiftliğe taşındıkları için annelerine tepkilidir. Köpekleri Pippin ise yanı başlarındaki ormanda bir şeye odaklanır. Akabinde de kaybolur. Owen kayıp ilanları hazırlayarak onu arar. Pippin birkaç gün sonra çıkagelir, yalnız tuhaf bir havası vardır. Keza gözleri parıldamaktadır ve aniden Owen’a saldırarak onu ısırır. Jess oğlunu kurtarır ve olay esnasında Pippin’i öldürür. Ufaklık apar topar hastaneye kaldırılır; teşhis koymakta zorlanılır ve tanımsız bir enfeksiyon kaptığından şüphelenilir. Jess biricik evladı hayata dönsün diye beklerken onu hastane odasında kan torbasından kana kana kan içerken bulur. Süreç şuna dönmüştür; Owen kan içerek hayata tutunuyordur. Jessica oğlunun bu durumunu gizler; öte yandan hemşire olmanın avantajını kullanarak çalıştığı hastanenin deposundan gizlice aldığı kanlarla Owen’ın açlığını gidermeye çalışır. Lakin oğlu doymamaktadır ve Jessica bu durumda sürekli ona kan bulmak zorundadır.

Christian Bale’in zayıflayarak dikkat çekici bir performans sergilediği ‘Makinist’ (The Machinist), ‘Sibirya Ekspresi’ ve ‘Beyrut’ gibi filmleriyle tanınan Brad Anderson’ın imzasını taşıyan ‘Lanetli Kan’ (Blood) işte böyle bir konuya sahip. Halk hikâyelerinden edebiyata, modern zamanlarda da sinemaya taşınan ‘vampir söylencesi’ ölümsüzlük, ebedi yalnızlık gibi temalarla beslenirken alttan alta da ‘uyuşturucu bağımlılığı’nın bir metaforu olarak algılanır... Senaryosunu Will Honley’nin kaleme aldığı ‘Lanetli Kan’ temel izleğini oğlu bir girdabın içine düşen ve çırpındıkça batan bir annenin, onu yaşatabilmek için verdiği mücadele üzerine kuruyor.

Jess, nedenini anlayamadığı ama çaresinin ne olduğunu öğrendiği bir sorun için kendince çıkış yolları arıyor. Bunlardan ilki hastanedeki kan stokları oluyor, sonrasında onlara ulaşmanın önü kesilince de kanser hastası kadını bir tür ‘kan merkezi’ olarak kullanmaya başlıyor.

Uzun süre Owen’la birlikte paylaştıkları bu sırra bir noktadan sonra kızı Tyler da dahil olurken küçük çocuğun kana karşı sonsuz açlığı bu aile içi meselenin daha geniş sulara yayılmasına sebebiyet veriyor.

Yönetmen Brad Anderson başta ‘Sophie’nin Seçimi’ (Sophie’s Choice) olmak üzere ‘Gir Kanıma’ (Låt den rätte komma in) ve ‘Kemikler ve Her Şey’ (Bones and All) gibi filmlerle yakın akrabalıklar kuran bu son çalışmasında son derece güçlü bir atmosfer kuruyor.
Zaten filmin bence en büyük erdemi de bu. Özellikle hızlı gelişen tuhaf durumlar sonrasında öykü
bir annenin dramı koridorunda ilerliyor ve dertlerini güçlü bir şekilde ifade ediyor. ‘Lanetli Kan’ uzun süre ayakları yere basan bir şekilde devam ettikten sonra kendi mantığı içinde birtakım zorlamalar yaşıyor ve nihayetinde dört başı mamur bir çizgiye ulaşamıyor. Ama yine de bu haliyle bence etkileyici ve ilgiye değer.

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder