adscode
adscode

Musayı öfkelendirenler bugün Gazzede bebeklere musallat oldu

Musayı öfkelendirenler bugün Gazzede bebeklere musallat oldu

Dün Musa’yı öfkelendiren, Zekeriya’yı ağaç kovuğunda şehit eden, bugün Gazzeli bebelere musallat oldu gördünüz mü

Gördüğümüz kötülüğe karşı “çaresiz” kaldığımız her an, gönlümüze bir nebze serinlik veren hadisi şerifi zikrederek başlayalım. Hani diyor ya Hazreti Peygamber, “Bir kötülük gördüğünüzde, elinizle… Elinizle düzeltemiyorsanız, dilinizle… Dilinizle düzeltemiyorsanız… İçinizden buğuz ediniz. Ki bu imanın en zayıf halidir.”

Halimiz, imanın en zayıf hali buğuz etmek ile, dilimizle düzeltmek arasında gidip gelirken… Öncülerimiz, ellerini değil gövdelerini ortaya koyup, hançerelerini yırtarcasına Filistin davasını dünya kamuoyunda gündemde tutmak için “güçleri” nispetinde çaba sarf ediyor.

Ve biliyoruz ki şimdiden vicdanlarda mahkum olan Netenyahu başta olmak üzere “Savaş suçu işleyen” tüm Siyonistler bir gün uluslararası mahkemelerde de yargılanacaklar!

TÜRKİYE, FİLİSTİN’İN FİİLİ GARANTÖRÜDÜR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Ekim’den bu yana meseleye iki farklı tutum ile yaklaştığını gözlemliyoruz. İlk iki hafta, “garantörlük” meselesini seçenek olarak masaya getirse dahi daha az dillendirip, Türkiye’nin “arabuluculuk” fonksiyonunu daha çok öne çıkarttı. Böylece Batı’dan Doğu’ya, Kuzey’den, Güney’e bütün muhataplarıyla güçlü, samimi diplomatik bir süreç yürüttü. O kadar samimiydi ki geçmişten gelen “husumetleri” bile bir kenara itip, “büyük sorunun çözümü” için çaba sarf etti.

Hakan Fidan’dan, İbrahim Kalın’a A Takımı’ndaki tüm aktörler de Erdoğan’a ayak uydur.

Ne ki, “Kurt kuzuyu yemeye çoktan karar vermiş” olmalı ki Türkiye’nin tüm çabaları boşa çıkartılmak istendi. Hatta Amerika tarafından uzunca bir süre Türkiye yok sayıldı.

***

O nedenledir ki Erdoğan liderliğindeki Türkiye, İsrail’in Gazze’ye orantısızca çullanması sürecinde ikinci aşamaya geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dili sertleşti. İç kamuoyundaki İsrail karşıtlığı yükseldi.

Ve Büyük Filistin Mitingi’ne katılan 1.5 milyon insanın haykırışlarıyla birlikte Türkiye, İsrail’i uluslararası arenada her platformda ağır eleştiriye tuttu.

Bir kez daha gördük ki Türkiye, Filistin’in fiili garantörüdür.

İKİNCİ NEKBE İÇİN FIRSAT BİLDİLER; AMA…

Hatırlayın, Telaviv’e indiğinde “Buraya bir Yahudi olarak geldim” diyen Amerikan Dışişleri Bakanı Bilinken, ilk iki turunda Türkiye’yi pas geçmeyi tercih edip, Mısır’ı, Ürdün’ü, Suudi Arabistan’ı tehdit içeren ziyaretler yaptı!

Çünkü, 7 Ekim’deki Hamas’ın huruç harekatını, bahane edip Gazze’yi Filistinlilerden arındırmak isteyenler 2’nci Nekbe’nin düğmesine bastı.

Sina’ya sürülecek Filistinlilerin maliyetini bile paylaştılar muhataplarıyla.

Mısır ve Ürdün’ün “Savaş nedeni” saydıkları teklif tutmayınca, tehditle birlikte Gazze’ye abandıkça abandılar!

Zorla, öldüre öldüre… Çocukları, kadınları, sivilleri katlede katlede… Soykırım yaparak Filistinlileri topraklarından sürmek istiyorlar. Ama nafile!

Şu an için Gazzelilerin çok az kısmı dışındakiler “ölseler” de yurtlarını terk etmiyor. Siz bakmayın İsrail tarafının propaganda maksadıyla Selahattin Caddesi’nde Kuzey’den Güney’e geçen küçük grupları göstermesine.

Filistin halkı, yurtlarında tıpkı kök salmış çınarlar gibi çakılı kaldılar; öylece!

Ve her ölen Filistinli bebek, her ölen kadın, her ölen masum yeryüzünde binlerce “vicdan”ı harekete geçiriyor!
Meydanlar Filistin’e destek, İsrail’e lanet sloganlarıyla inliyor. İnsanlar sokaklarda, meydanlarda İsrail’e destek veren hükümetlerinin aksine Filistin’in özgürlüğü için yürüyor!

İkinci Nekbe için nabız yoklayan Amerika ve İsrail, şu an için amacına ulaşamadı.

Bunda, Gazzelilerin büyük direnişi…

Filistin davasına gönül vermiş Türkiye ve Erdoğan’ın olağan üstü diplomatik çabası…

Ve vicdanları harekete geçmiş milyonlarca insanın sokakları, caddeleri, meydanları doldurması etkili oldu!

ALLAH’IN NİMETİNE ŞÜKREDENLER İLE İNKAR EDENLERE İKİ GÜZEL ÖRNEK:

Dün bir görüntü vardı gördünüz mü?

İsrail tarafından, elektrikleri kesilmişti, suları kesilmişti Gazzelilerin. Yağmur yağdı. Çocuklar sokaklarda coşkuyla koşuşturuyordu.

Bir çocuksa çatıdan akan yağmur suyunu büyükçe bir yoğurt kabına biriktirirken şöyle diyordu, “İsrail suyumuz kesti ama bakın Allah bize su gönderdi!”

Tıpkı İsrail’in 2013’deki deniz ablukasını daha da sertleştirdiği sırada kıyıya vuran dev Manta Ray balıklarını toplayan Filistinlilerin, “Bakın Allah bizi nimetiyle nimetlendirdi” dediği gibi.

İman ehli için, “ümitsizlik” yok!

Ve fakat, şükretmeyi unutmuş, verilen nimeti inkar etmişler için “yetinmek” yok!

Musa’nın (as), Mısır’dan çıkartılan kavmi gibi..!

Hani bir zamanlar, ‘Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın’ dediniz. O da size ‘O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır’ dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.” (Elmalılı Hamdi Yazır Meali- Bakara 61)

***

Musa’nın Turdan inişini bile beklemeyecek kadar azgınlaşan…

Zekeriya aleyhisselamı sığındığı ağaç koğunda testereyle paramparça edecek kadar zalimleşenlerin, bugün Gazzeli bebeleri öldürecek kadar aşırıya gittiklerine şahitlik ediyoruz.

Dilimiz yetmeyince, kalbimizle buğuz ediyoruz!

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder