adscode
adscode

Korkmayın artık bağırın

Bir kaç gün öncesine kadar enkazın üstünde çalışanlar çevredekileri uyarıyorlardı

“Herkes sussun!

Mümkünse nefes bile almasın.

Kedi gibi olun.”

Bastığınız yerden çıt bile çıkmamasını, çıt ne kelime, buluta basar gibi basılmasını istiyorlardı beton yığınlarına.

Çünkü, tonlarca taşın altından bir ses gelebilirdi.

Yaşama tutunmuş birisinin sıcak nefesi.

Zayıf ve titrek. Umudu tükenmek üzere olan ürkek bir sesi duymak istiyorlardı.

Çaresiz ama yine de umut dolu bir nefesi duymak arzusundaydılar. Taşların altında, karanlık, soğuk, yaşamla ölüm arasında bir yerden gelecek bir sesin peşine düşmüşlerdi.

Tonlarca ağırlıktaki beton battaniyenin altında büzüşmüş arkadaşı bu suskunluk kurtaracaktı.

Burası, ölümle yaşam arasında ki geçiş alanıydı. Sırat Köprüsü gibi.

Herkes sustu ama sen, enkazdaki dostum, sesini duyurmaya çalıştın. Bağırdın, duvara vurdun, ıslık çaldın, şarkı söyledin, hüngür hüngür ağladın.

Bütün telaşın, kahramanların, üstündeki tonlarca betonu kaldırıp, seni yeniden dünyaya armağan etmeleriydi.

Yani ikinci kez doğmak istiyordun.

Bundan sonrası sana kalacaktı.  Aslında her şeyini kaybettiğin için işin çok zordu. Öyle zor ki, belki de zaman zaman kurtulduğun için bin pişman olacaktın.

Gözlerin yaşaracak, üstü açılmamış küfürleri sıralayacak, sinirlerin yay gibi gerilecek, “sıçarım böyle yaşamın içine” diyecek, kadersizliğine ve kurtulduğuna lanet okuyacaktın.

Tekrar enkazın altına girip, beton battaniyeyi üstüne örtüp, karanlığın içinde kaybolup gitmeyi bile aklına getirecektin belkide.

Çünkü devletin seninle işi bitmişti. Kurtardı ve tekrar ölümün kollarına bıraktı!

Diğer tarafta, senin kurtulman için derin bir sessizliğe bürünenler, hala sessizliğini koruyor.

Sanki dillerini yutmuşlar gibi.

Sen kurtuldun ama insanların hala çıtları çıkmıyor.

Çünkü korkuyorlar.

Neden?

“Silivri'nin Soğuğu” ürkütüyor onları. Seslerini çıkarırlarsa, bir sabah gün doğarken kapılarının çalınacağından korkuyorlar.

Deprem sonrası dağıtılacak ulufeleri alamayacaklarından, yeniden yapılacak deprem evlerinde kurayı kazanamayacaklarından, devlet kapısından içeri sokulmayacaklarından, devlet avantalarından faydalanamayacaklarından, sağda solda bir koltuk kapamayacaklardan korkuyorlardı.

Benim söyleyeceklerim, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi kalmamış olan cesurlara.

Kurtulan kurtuldu. Mucizeler bile sona erdi. Artık ses çıkarabilirsiniz.

Hem de gümbür gümbür!

Gelmeyen yardıma, aç, susuz bırakan yetkililere, çadır bile kuramayan devlete, evlerin mezar olmasına neden olan müteahhitlere, baş ağrısını geçirecek iki aspirini bulamayan sağlık yönetimine, işeyecek bir kulübe yapamayanlara…

Gerisini siz ekleyin.

Ama donduran soğuğa küfür etmeyin. Doğa'nın ne yapacağı belli olmaz. Bazen evleri mezara çevirir, bazen rüzgarıyla, insanın yüzünü ustura gibi keser.

Sessizlik, doğa hariç tüm bu suçlular için bozulabilir, öfkeye dönüşebilir.

Kurtulanlar kurtuldu.

Bir tek yönetim enkaz altında kaldı!

Sesinizi artık çıkartabilirsiniz. Hem de öfkeyle, bangır, bangır.

Korkmayın, bağırın ki, onlar sizden korksun.

Hep ensesine tokat yiyip, ağzındaki ekmeği kaptıran olmayın.

Arada bir de siz tokat atın.

Korkmayın, biraz cesur olun. Sesinizden başka kaybedecek bir şeyiniz kalmadı çünkü!

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder