adscode
adscode

Gişe garantisi mi

Gişe garantisi mi

Antalya Altın Portakal’da fırtınalar koparken, bu yıl 11’incisi düzenlenen Bodrum Türk Filmleri Haftası, hem Bodrum hem de hemen karşısındaki Yunan adası Kos ayaklarıyla tatlı tatlı Çok fazla film gösterimi yapılan, kırmızı halıların, büyük kortejlerin, ünlü akınının olduğu bir festival değil bu.

Daha çok yapımcı, yönetmen gibi işin mutfağındaki uzmanların bir araya geldiği, sektörün sorunlarının, çözüm önerilerinin tartışıldığı, firmaların bu sezon gösterime girecek yapımları tanıttığı bir etkinlik.
Ama ünlü simalar da yok değildi tabii aralarında: Ali Poyrazoğlu, Fikret Kuşkan, Suzan Kardeş, Sera Tokdemir, Murat Şeker, Mustafa Uslu, Güven Kıraç, Müfit Can Saçıntı, Açelya Elmas... Festivalde bir konu dikkatimi çekti, size de danışmak isterim: Mars Dağıtım’ın tanıtımını yaptığı, bu cuma vizyona girecek “Roza”. Bir aşiret filmi.
Genç bir kızın hayatını anlatıyor. 3 milyonluk nüfusuyla Türkiye’nin en büyüğü olan İzol aşiretini konu alıyor.
İzollar, Şanlıurfa’dan Erzurum’a kadar 15 ile yayılmış şekilde yaşıyorlar. İstanbul gibi büyük şehirlere yerleşmiş önemli bir nüfusları da var muhtemelen.
“Roza” filmiyse bu aşiret hakkında kitaplar yazan Hamit İzol’un aynı isimli çok satan romanından uyarlanmış.
Yazar, soyadından da anlaşılacağı üzere, aşiretin bir üyesi. Töre cinayeti gibi kavramları tartışmasıyla tanınıyor.
Kitabın çok satması ilginç.
Konu ilginç olduğu için mi çok sattı, aşiret kalabalık olduğu için mi çok alındı?
3 milyonluk bir kitle içinde elbette her fikirden, her görüşten insanla karşılaşabilirsiniz.
Bu tür eserleri takdir eden de olacaktır, eleştiren de.
Ama bizim aşiret hakkında ne yazmışlar diye merak edip okuyan yahut aynı anda 100 tane, 200 tane alıp kahvelerde dağıttıranlar oluyor mudur?
Aynı kitle şimdi sinema filmi için de mobilize olur mu?
Bekleyip göreceğiz.
Ama sorumuz baki:
Böyle kalabalık gruplar hakkında bir kitap yazmak, bir film yapmak acaba belli bir oranda da olsa gişe garantisi sunar mı insana?

Kapalı gruba Neşet Ertaş

11. BOTH’un tartışılan konularından biri de yapımcı Mustafa Uslu’nun yaklaşık 100 kişilik bir yapımcı-yönetmen grubuna, 21 Aralık’ta vizyona girmesi beklenirken ailenin itirazı üzerine yayımlanması yasaklanan Neşet Ertaş filmi “Garip Bülbül”ü izletmesi oldu.
“Yasak delindi mi şimdi?” diye merak edenler oldu. Yoo, evinde arkadaşlarına gösterebileceği gibi kapalı, teknik bir gruba da gösterebilir bence. Halka açmıyor ki.
Basının içeri alınmamasını da bu özenin bir göstergesi olarak algıladım.

Bu fotoğrafta ne görüyorsunuz?

Gişe garantisi mi

Instagram’da oğlu ve eşi dışında herkesi takipten çıkan Seda Sayan, üçüncü bir kişiyi takibe başladı: Eşi Çağlar Ökten’in oğlu Artur.
Bu ne demek? “Biz artık bir çekirdek aileyiz” demek: Ben, oğlum, eşim ve oğlu.
Ne güzel çünkü başta böyle bir mutlu aile tablosu yoktu. Oğulcan Engin annesinin bu evliliğine karşı çıkıyordu. Düğüne bile gitmedi.
Anne-oğulun arasının açıldığı söyleniyordu ama bir araya geldiler. Oğulcan’la Çağlar’ın arası düzeldi mi bilmiyorum ama anne-oğul mutluluk pozları veriyorlar artık.
Diğer taraf da sorunsuz değildi, Çağlar’ın oğlu Artur, “Seda benim annem değil, ben ona abla diyorum” falan yazmıştı sosyal medyadan.
Şimdi belli ki aradan geçen 1.5 yılda sular biraz durulmuş, ilişkiler yumuşamış.
En son kayınvalidesi ve kayınbabasıyla bir pozunu paylaştı Seda Sayan.
Eşiyle birlikte ziyarete gitmişler.
Yapılan yorumları görseniz:
Kaynana daha genç / Kadın gelinden daha doğal...
İşte güzeli/çirkini ayırt edemeyen gözlerin gördüğü bu.
Zorluk-lardan sonra nihayet yakalanan mutlu aile tablosunu es geçenlerin yorumları bunlar.
3 ay, 5 ay evli kalabilen “büyük aşk”ların yanında 1.5 senedir iyi giden ve çevresine de iyi gelmeye başlayan bir ailenin resmi o.
Doğru söylüyorsunuz, belki de asıl haset onadır.

Hababam sünnette

Gişe garantisi mi

“Hababam Sınıfı” oyuncularının sünnet düğünlerinde çıkması tartışılıyor. Serinin oyuncularından Ahmet Arıman, Tuncay Akça ve Teoman Ayık’ın sünnet organizasyonlarında yer alması eleştiriliyor nedense.
Ben olsam gurur duyardım bir kere. Aradan kuşaklar geçmiş, onca başka film ve çizgi film karakteri çıkmış, eğer hâlâ çocukları ve ailelerini bu insanlar mutlu ediyorsa ne mutlu onlara.
Ayrıca para almalarında da hiçbir sakınca yok.
Düğün salonu kazanıyor, organizatör kazanıyor, menajer kazanıyor, hatta gelen takılardan aile bile kazanıyor, onlar neden kazanmasın?
Böyle önemli yapımlarda yer almış değerlerimizi bu paralara muhtaç eden sistem utansın. Aralarından çoğu çoktan göçtü gitti, onların bu yaşlarında hayata tutunmaları da şahane.
Keşke bu işleri para için değil, keyif aldıkları, hatırlanmak hoşlarına gittiği için yapabilselermiş, tadından yenmez.

Oyunculuk dünyasının yeni tartışmaları

Oyunculuğu üzerinden yapılan eleştirilere karşı yapımcılar, meslektaşları Hande Erçel’e destek çıktı.
Bunun üzerine sosyal medyada Erçel’e verilen desteğin intihar eden oyunculara verilmediği yorumları yapılıyor.
Benzer eleştiriler gece geç saatte setten çıktıktan sonra oyucuların hayatının hiç de kolay olmadığına dair paylaşım yapan Bergüzar Korel’e de gelmişti.
Hande Erçel’inki farklı bir durum. Biraz elmalarla armutlar bence.
Bergüzar Korel örneğine gelirsek de, şu dönem evet, belki de en başta oyucuların, özellikle de kadın oyuncuların “Hayatım çok zor” gibi empati barındırmayan çıkışlardan uzak durmasında fayda var. Hele de en balını-böreğini yiyen zirve isimlerse.

 

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder