adscode
adscode

Devlet Partisinin Devleti

Devlet Partisinin Devleti

Demokrasilerde seçilmişlerin oluşturduğu hükümetler, devleti ele geçirmez, ülkenin kuruluş felsefesine ve anayasa başta olmak üzere oluşmuş hukuksal temeline dayanarak devleti yönetirler. Demokrasilerde devlet, ancak demokratik kurallar çerçevesinde, daha demokratik hale getirilebilir. Devletteki dönüşüm, demokratik ilkeler karşıtı bir duruma gelmişse orada demokratik devletten söz etmek olası değildir.

AKP’nin tek başına ve kimi ittifaklarla 20 yılı aşkın sürdürdüğü iktidar döneminde son geldiğimiz nokta partinin devletleşmesi, devletin de partileşmesi olarak nitelenebilir.

Böyle bir yapının ister istemez her kuruma olduğu gibi seçim sürecine sinmesi  de beklenen bir olguydu. Öyle de oldu.

Seçim kampanyası boyunca devlet olanaklarının Saray’daki AKP’li, onun bakanları, partisi ve ittifak ortakları için seferber edilmesi bu saptamanın sonucuydu.

Sandık sonuçlarındaki kuşkular, ittifak ortağı MHP’ye beklenmedik sandıklarda yüksek oy çıkması vb. gelişmeler de bir elin seçimlere dokunduğuna ilişkin belirtilerin örnekleriydi.

Parti devletinde, devletin partisi kazanmalıydı, öyle de oldu. Bu uyumlaşma, erkler bütünleşmesine yansımalıydı. Yansıdı da.

Devletin Genelkurmay başkanı makamından alınıp AKP-MHP-Hizbullah koalisyonunun Milli Savunma Bakanlığı’na atandı. Devletin MİT müsteşarı, dışişleri bakanı; devletin valisi de içişleri bakanı yapıldı. Partili Saray’ın görevlisi de istihbaratın başına getirildi.

Devlet parti birleşmesi, devleti yurttaşın ya da başka bir anlatımla ulusal egemenliğin örgütlenmesi olmaktan çıkarmış, demokrasiyi büyük ölçüde sakatlamıştır.

CHP’YE DÜŞÜNME ÇAĞRISI

CHP eski çekişmelerine geri dönüyor.

Bir zamanların Ecevit-Baykal ya da İnönü-Baykal, Kılıçdaroğlu-Muharrem İnce çatışkısı bu kez yeni isimlerle yeniden devrededir.

Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarının hesabını parti üst yönetimindeki bir grup yöneticiye yüklemiş, örgütü kendine bağlayarak ve daha demokratik bir tüzük değişikliği önererek yine kendisinin aday olacağı bir kurultaya hazırlanmaktadır.

Öte yandan, İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazandığından bu yana parti genel başkanlığına sıçrayacağı hep gündemde tutulmuş olan Ekrem İmamoğlu da hafta ortasında yaptığı açıklama ile resmen olmasa da “Aynı şeyleri yapıp yol yürüme gafletine kapılamayız. Değişim ihtiyacını toplum tarifliyor” diyerek üstü kapalı adaylığını açıklamış bulunuyor.

 

Yani başta ifade ettiğimiz gibi, yine isimler üzerinden bir liderlik yarışı başlamıştır.

Geçmişten bir farkla: Bir zamanlar CHP’de liderlik yarışları, belli bir düşünsel ayrım üzerinden yürürdü.

Şimdilik böyle bir şey göremiyoruz. Bir değişim söylemidir gidiyor ama değişim nedir, nasıl ve hangi düşünsel çizgiye göre olacaktır, hiç belli değildir. Ortalıkta bir sen-ben çekişmesi görünmektedir yalnızca.

Zaten CHP, sağa kaydırıldığından bu yana, her şeye karşın partisini desteklemeyi bırakmamış olan kendi doğal tabanı gibi düşünmeyi de unutmuştur.

Dileriz, Cumhuriyeti kurmuş parti, Cumhuriyetin 100. yılında bu döngüyü kırar

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder