adscode
adscode

CHP 100 yılında içeriden dışarıdan eskileri aratmayan taş yağmuru altında

CHP 100 yılında içeriden dışarıdan eskileri aratmayan taş yağmuru altında

Sıkıysa AKP’liler, MHP’liler... adlarıyla çoğalttıkça çoğaltarak örneklendirebiliriz. 

 

Partilerinin içindeki keyfi, hukuksuz, diktatoryal icraatlara karşı ağızlarını açabilsinler. Sakın yanlış anlaşılmasın, Saray’ın nokta konulamayan haksız, hukuksuz, sivil otoriterleşmenin yarışan icraatlarının düzeninde, CHP içinde de genel kültürel kirlenmelerin ürünü siyasal kültürün yönetimlerinde söz sahibi parti kadrolarının demokratik kültürünü savunmak gibi bir görüşüm olabileceği sanılmasın. 

Başta CHP, şimdilerde Saadet gibi, kimi partiler içinde de görece demokratik ilkeleri, parti içi demokrasinin işleyişini savunan kadroları görebiliyoruz diyebilmek noktasındayız. Gerçeğini ararsak elbette en faşizan yönetilen parti içi yapılanmalarda da bireysel, kişisel ahlaki değerleri
ile başkalarının haklarına saygılı çok değerli insanlar çoğunluktadır. Sorun iktidar erkini ellerinde tutan kadroların hangi tür teraziden yana ağırlık koyduklarıdır. Sonuç olarak demem o ki siyaseten kamuoyuna açık vitrinde savundukları değerlere bağlı, dürüst siyasi yöneticilerin merkezlerde ağırlık koyabildikleri yapılanmaların işlerliğine bakmak gerek. 

Çoğunluğunda içeriden tam olarak işleyişleri bilebilme olanaklarımızın sınırlılığı bir yana, asıl sorun bu ülkenin çoğunluğunun yaşadığı en büyük acılar, ödenen en büyük bedellerde, işlenen, işlenmesi sürdürülen insanlık, hak, hukuk, adalet suçlarının ağırlığı üzerinden sorumluluk, suç ortaklıklarının sağlıklı tartılabilmesinde. Günümüz güdüleme teknikleri, güçleri eliyle gerçekler ne kadar ağır tersyüz ediliyorsa, çoğunluğun yaşamı ne kadar ağır boyutlarda karabasana evriliyorsa savaşım vermek, yıkmamız gereken düzende hedef tahtasında alınması gereken önceliklerimizi doğru seçebilmek insanca bir düzen için de tek yoldur. 

Mustafa Kemal’in ağzından hiç düşmemiş, “Tek yol devrim” sözcükleri kulaklarımıza küpe, bilincimize kazılı olmalı. 

Biliyoruz, bilmekle kalmıyor, her gün yenileriyle yüzleşmek zorunda kaldığımız, canımızı yakan, yaşamımızı biraz daha karabasana çeviren, haksız, hukuksuz icraatların çoğunluğuyla hem ülkemizin içinden hem dünya ölçeğinden gelişmelerin bütünlüğünde darbe üstüne darbe yemekten, acı üzerine daha ağır acılarla bedeller ödemekten kurtulamıyor, sevdiklerimizle birlikte tüm canlıları, çevremizi koruyamamanın birbirinden ağır acı gerçekleriyle yüzleşiveriyoruz. 

Ucuzundan suçları hep başkalarına atmak, bedellerini ödemeyi de göze alarak hiçbir şey yapmadan, atıl kalmak bizi çok daha kötü bir bataklığın içine çekiyor. Umutsuzluk, çaresizlik girdabında psikolojik sorunlar batağında saçmalamak ya da ilaçlardan, doktorlardan yardım istemek ne kadar uygar bir adımsa da kurtuluş hiç değil. İnsanca yaşam için çıkış yolu bulmamızda olsa olsa ancak yardımları olur. Öncelikle, sivil diktatörleşme düzenlerindeki patlamaların en ağırlarından birinin yaşandığı ülkemizde, yaşamımızı karabasana çeviren haksızlık, hukuksuzluk, kirlilikler ortaklıklarının patalojik boyutlarda yaşandığının altını çizen dost uyarılarını ciddiye almalıyız. 

Yaşananların bütünlüğü içinde, patolojik ölçeklerde yaşanan sorunlar belirleyicilik kazanmışsa patolojik hastalıkların tedavisinde uygulanmaları olmazsa olmaz yöntemlerin içeriğine bakmak gerekmez mi? Patolojik hastalıkların iyileştirilebilmesine ilişkin bilimsel açıklamalarda sözlük açıklamalarına kurulmuş cümlelere dikkatinizi çekerim. 

Hastalıklar, dokulardaki yapısal, işlevsel değişikliklerin tamamının araştırılması, incelenmesi ile ilgilenen bilim” tanımını unutmadan... Hele bir toplumsal yapımız üzerinden yaşadıklarımıza, neden sonuç ilişkilerinden kopmadan uyarlayalım. 

 

Elbette, CHP’ye 100. yılında başarılı çıkış, çözüm yolları için en iyi dileklerimizi iletirken bize dayatılan karabasan düzenin kaderimiz olamayacağının bilinciyle olup bitenlere seyirci kalmaktan hele bir vazgeçelim. 

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder